Eyyam

Arapça. İsim. Çoğul (Tekil hali yevm)

1- Günler. Örnek: "Boris Vian'ın Kef-el Eyyam romanı ne de müstesna bir eserdir di mi kız Fahriye abla?"

2- Tekilleştikten sonra. Zamana ve durumu göre hareket etmek, damara göre şerbet vermek, rüzgar nereden eserse o tarafa sürüklenmek, sosyallik babında dümenler çevirmek, başka insanlara karşı olmayanı var - olanı da yok gibi göstermeye çalışmak. Örnek: "Eyyamdan hazzetmem demek şu hayattaki en büyük eyyamdır!"


Eskiden, kendi çıkarları doğrultusunda değişik insanların etrafında fırıldak gibi dönenlere "eyyam ağası", "eyyam efendisi", "eyyam reisi" denirmiş. Bir nevi "her devrin adamı" muamelesi görmek olan eyyamcılık, zamanın fırıldaklaşmasından mıdır bilinmez, günümüzde bir miktar değişikliğe uğradı. Ne kadar insanlık denen şu taşlı pirinç pilavının her aşamasında eyyamcılar ve eyyamcılık olsa da, eyyam -artık- sosyalleşmeyi sağlamak ve bunu korumak için oynadığımız sıradan bir oyundur.

Karamsarlık yapıyorsam şu odadan çıkmak nasip olmasın, gayet nesnel ve umursamaz bir halet-i ruhiye ile söylüyorum: Hayatımız eyyam oldu! Neden mi? Şundan dolayı: Geleneksel Osmanlı Fastfood lokantalarının olmadığı geleneksel zamanlarda, toplumsal çevreler ve o çevreler içinde iletişime geçilebilecek insanlar kırılamaz olmasa da katı kurallarla belirlenmişti. Bundan dolayı ancak içinde olunan çevre içinde eyyam yapılabiliyordu ve bu da bugün yalakalık, yağdanlık ya da dalkavukluk dediğimiz yere denk geliyor.

Ve fakat, modern hayatla ve özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle beraber, mekan sınırlamasından kurtulduk. Toplumsal olarak karşı karşıya gelebileceğimiz, farklı meşrepteki insanların sayısı da arttı. Yani artık sınırları belirli bir toplumsal tabakalaşmanın içinde değil; farklı kültürler, farklı anlayışlar ve farklı yaşayışların birbiri içine girdiği bir dönemdeyiz. Bu devir, kültürel simgelerin anlamlarının boşaldığı ve küresel akış içinde dekoratif araçlar haline geldiği bir eyyam devridir! Artık bir kültürün bütüncül dünya algısını, sosyalleşme denilen dönemle beraber, hazır olarak almıyoruz. Bunun yerine farklı kültürlerden koparılmış parça pinçik simgelerin yamalı bohçası haline gelen bir sembolik tüketim içindeyiz. Bundan dolayı Nevizade lokantalarındaki fasıllarda, Türk Sanat Müziği'nin elemli nağmelerine pişmiş kelle gibi sırıtarak eşlik edenlere inanmıyorum: Onlar sadece gündelik yaşantılarının fasıla gitmek episodunu tüketiyorlar -ki yüzlerindeki o eyyamik sırıtış da bunu doğruluyor.

Belirli bir kültür için sembolik anlamı olan bir nesne ya da eylem, artık küresel bir meta olarak bütün toplumlara ulaşmaktadır. Bu ulaşma sırasında da özgün anlamını yitirip eyyam haline gelmektedir, çünkü kendi sembollerimizin anlamlarını toplumsal bir referansla almıyoruz. Buna biz ansikkopediciler, kültürel melezleşme diyoruz. (Demiyorsak da, deseydik ne güzel olurdu di mi!)

Artık bu günlere bilgi çağı filan değil Eyyam Çağı dememiz gerekiyor.

"Lan burada eğlenceli birşey yok" diyerek sıkılanlar çoktan sayfayı değiştirdikleri için sabırlı okuyuculara durumu şöyle bir örnekle açıklayayım. Gününüzün az ya da çok şöyle geçtiğini düşünün: Sabah kalkıp jogging yaptınız. Ardından Rock müziği eşliğinde mısır gevreğinizi yediniz ve işe gittiniz. Çalışırken İngiliz müşterinizle Brezilya'daki ekonomik gelişmeler üzerine tartıştınız. Ardından öğle yemeğini bir Çin restoranında tuhaf tatlı bir tavuğu yutmaya çalışarak geçirdiniz ve Caramel Macchiato içmek için soluğu Starbucks'ta aldınız. O esnada yanınızdaki iş arkadaşlarınızla Aikido'nun felsefesinin güzelliği ve transandantal meditasyon deneyimleriniz hakkında konuştunuz. Öğleden sonra bir arkadaşınız sizi haftasonu Bungee Jumping yapmaya çağırdı, seve seve kabul ettiniz. İş çıkışı soluğu bir Lübnan lokantasında alıp bölgeye özel düğün yemeklerinden yediniz. Ardından Afrika masklarıyla donatılmış bir reggae bara gidip tepindiniz ve bu sırada canınız da rakı çektiği için ayak üstü iki duble rakı attınız. Evinize dönüp biraz sakinleşmek adına Kızılderili ağıtları dinlerken Şilili bir yazarın kendi köyünü anlattığı romanını okudunuz ve uykuya daldınız.

Böyle bir günden sonra nasıl rüyalar görürsünüz acaba?

Tamam, örnek özellikle abartılmış olsa da, oldukça kalabalık bir toplumsal grubun az ya da çok böyle bir kültürel atmosfer içinde yaşadığını iddia edemez miyiz sayın eyyamcılar? Kültürel zenginlik ve farklı kaynaklardan beslenmek ne kadar güzel olursa olsun; her kültürden ya da her durumdan parça parça birşeyler alıp onları bağlamlarından kopararak anlamlarını yok etmiyor muyuz? Mesela 'bungee jumping' yapanlar, özgün kültürel anlamı olan gençlerin erkekliklerini ispatlama ayini olarak mı yapıyorlar? İşte, eyyam tam da budur!

Kültürün eyyam olduğu yerde; dostluklar da, aşklar da, işler de, düşünceler de külliyen eyyamdır sevgili sevgililer; çünkü her söz eyyam olmuştur. Modern insan bu gitgide fırıldaklaşan hayatın kimi zaman birbirine zıtlaşan seçeneklerini ancak eklektik bir yapıyla sindirebilir, zira seçenekler sınırsızdır ve birinin bir diğerinden farkı yoktur -çünkü anlamları boşaltılmıştır. Sembolik anlamlardaki bu körelme, doğal olarak her türlü insani ilişkiye de yansır: Bir dosttan kurtulmak, bir sevgiliyi bırakmak, bir arkadaşı satmak artık çok kolaydır. Çünkü Eyyam Çağı'nda her insan bir diğer için ikamedir ve onların yerine gelenler de aynen selefleri gibi ikame olacaklardır. İş hayatından, Facebook ve MSN listelerine kadar onlarca eyyam arkadaşlığımız vardır: Orada dururlar ve onların olmaları ya da olmamaları, silinmeleri ya da durmaları hayatımız için bir fark yaratmaz. Biz de onlar için aynı durumdayızdır; onlar da bize aynı kayıtsızlıkla sahiptir. Eyyam, samimiyetsizlik uzlaşmasıdır!

King Crimson'ın 21st Century's Schizoid Man şarkısının dengesiz ruh hali, normalleşme sürecinde eyyama sığınmak zorundadır. 19 ve 20.yy'ın sentezleri artık öldü! Bu vefattan dolayı, sözgelimi hem Marksizm'i haklı buluyor, hem de yetişmenizden kaynaklanan bir dindarlığı hafif ölçüde benimsiyorsanız; bunu artık İslami sosyalizm gibi bütünleştirici bir sentezle değil; her iki durumu ayrı ayrı yaşayacağınız eyyamik bir normalleşme ile ifade edeceksiniz demektir. Ne tam olarak Marksist olabilirsiniz, ne de dindar... Eyyam Çağı'nın entelcedeki karşılığı olan postmodern durum buna olanak vermekle kalmaz, bu eyyamı teşvik de eder.

Şimdi karamsar bir madde gibi gözükse de, sözlükçü olarak görevimiz toplumsal eleştiriye de katkıda bulunmaktır. Eyyamsızlık mümkün müdür? Bu sözlük size yanıt veremez ama en azından denenebileceğini iddia edebilir. Müstesna olan sizi eyyamdan kurtarabilir; çünkü onunla eyyam ilişkisi içinde olmayı içinize sindiremezsiniz.

Öte yandan birisi de çıkıp burada eyyam hakkında yazan her şeyin eyyam olduğunu iddia edebilir. Ki eyyam, kaçınılmaz olarak güvensizliği beraberinde getirir ve en büyük belası da bu tuhaf döngüdür: "Ya bunun ardında daha büyük bir eyyam, daha büyük bir orospu çocukluğu varsa?" (İşte risk kavramının anlamını da, günümüzde kökten değiştiren gerekçe de budur.)

Hepinize eyyamsız günler dilerken, sizi Fuzuli'nin Şikayetname'sinin coverıyla başbaşa bırakıyorum:

Huzurlarına gitdüm, bir cem gördüm.
Hikayetleri perişan, ne safadan anda eser ve ne sıdkdan nişan var.
Selam verdüm, eyyam değildür deyu almadılar.
Hükm gösterdüm, faidesizdür deyu mültefit olmadılar.
Zahirde sûret-i itaat gösterdiler, amma zeban-ı hal ile cemi sualüme cevab verdiler.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hızıyla başımı döndüren eyyam
nedendir bilir misiniz şekvam
öyle bir hengame ki bu devran
yaratır içimde büyük bir izdiham
ve yaşanan onca hüsran
bilemeyişimden ne sahi ne eyyam