Virüs




Fransızca. İsim.

(Foto: Leslie Jones, Children wearing paper crown, 1935)
 
1) Tıp. Yaşamak için bir organizmanın hücresine giren, bünyeden bünyeye sıçrayabilen parazit. Örnek: “-İnsan bu dünyanın virüsüdür, Cemil Abi. + O dediğin 3.maddenin örneği olacaktı Danyal."

2) Bilişim. Veri transferiyle bilgisayar ve diğer sibernetik organizmalara yüklenen, bir programın ve/veya sistemin yanlış çalışmasına ve/veya külliyen şalterinin atmasına yol açan yazılım. Örnek: "- Buna şöyle bir şey düşündüm: Uzmanlar sosyal medyada 'viral' olan paylaşımlar için en yüksek risk grubunun 'ok boomer'lardan oluştuğunu belirtiyorlar. + Bu da 3.maddeye uyuyor Danyal.

3) Genel. Yukarıdaki iki tanımın sosyal mevzular için gerekli gereksiz kullanımıyla ortaya çıkan kavram kiri. Örnek: "-Doğanın yarattığı virüs organizmanın içindeyken mutasyona uğruyorsa bilgisayar virüslerinin evriminin bir sonraki noktası da bu olabilir mi, İsmail Abi?”  


Çok değil yüz yıl önce Ortadoğu'da Çin humması, İtalya'da Pers ateşi, Avrupa'da İtalyan gevşekliği, Amerika'da Avrupa züppeliği türünden alakasız tabirlerle anılacak bir hastalığa, bugün hep bir ağızdan Covid-19 gibi teknik isimle hitap etmemiz sizde de distopyan bir bilimkurgu romanındayız hissi uyandırmıyor mu, rüyasında-elektrikli-koyun-göresice muhteremler?

Bizde kısmen uyandırdı. Zira son günlerde vaktimizin büyük bir kısmını, KYH Merkez Ofisi'ni Türkiye'den İtalya'ya taşımakla iyi yapıp yapmadığımıza dair tartışmalar işgal ederken; ülkeyi külliyen tecrit etmesinler mi! Bir kısım çalışan (Denyo Danyal ve Gülbahar), "Hah işte, alın virüsü bakalım. Zaten taşındık taşınalı blog verimliliği de düştü, nerde o eski günler" diye şarlarken; diğer kısım (Ramiz) "A be köfte'orlar, makarna şarap gömerken iyiydi, iç mi iç sesiniz çıkmıyordu" diyerek bu kararın doğruluğunu savundu. Onun gibi "h"leri telaffuz etmeyerek sesten tasarruf sağlayan İtalyan İdari Müdür Covanni, sağlık sisteminin bütçeden az pay almasından blogculuğu bitiren uygulamalara kadar her şeye saydı sövdü. Neyse ki olaylara sağduyuyla yaklaşabilen üçüncü bir kısım (Cemil Abi), Corona virüsünü serinkanlı bir şekilde masaya yatırmanın gerekliliğini anladı da size bu faideli eseri sunma şansını yakaladık.
 
Hint Avrupa dillerinde kökü "zehir"e uzanan "virüs"ün bugünkü anlamıyla ilk kullanımı, 1880'leri bulmuş. O günden bu yana milyonlarca tipteki virüsten anca üç beş binini ayrıntılı şekilde tanımlamayı başarmışız. 

Genel olarak edindiğimiz bilgilere göre; başka bir organizmaya giren ve hücre içinde yaşayan bu virüs bireyler (vireyler) kuluçkadan taşıyıcı bünyenin ölümüne giden kısa süreçte defalarca çoğalır, bir gider bin gelir, gidip gelirken mutasyonla başka bir DNA ya da RNA dizilimine bile sahip olabilirler. Vireyler bir bedendeki yolculuğunda çocuklarını, torunlarını, torunlarının torunlarını ve dahi torunlarını görebildiği için cennetle müjdelenmişlerdir.

Her çıkar çatışması gibi onun refahı, başkalarının sefaletidir. Tanıdıklarımız virüslere karşı aşı ve ilaç geliştirebilsek bile, tez zamanda karşımıza yeni yüzlerle çıkabilme ve binlerce yılda aldığımız bilimsel yolun (nihayetinde) bir arpa boyu olduğunu hatırlatabilme gücünü barındıran yegane yaratıklardır. Zira büyük yırtıcıların, tehlikeli sürüngenlerin, deniz canavarların soyunu kurutmayı başarmış türümüz için dahili bedhahlar savaşlar ve doğal kaynakların kirlenmesi iken; harici bedhahlardan geriye ancak başta vireyler olmak üzere mikroskobik parazitler ve uzaylılar kaldı.

Bu yüzden iki ayda gündemin Kabesini boşalttıran (ve ülkemize geldiği anda UX deneyimine sahip elit bireyler tarafından Cavid olarak Türkçeleştirilen) Covid-19 hastalığına yol açan SARS-CoV-2 virüsü, ya da tacı andıran şeklinden ötürü Corona, dünyanın şekli ve aşıların gerekliliği gibi çoktan aştığımızı sandığımız gerçeklerin bile idiyokrasi elinde eridiği “post-truth” çağının sembol hastalıklarından olacak. Çok yakın bir vakitte bir tele-evanjelistin (illa ki dinsel bir figür ya da öyleyse bile Hıristiyan olması gerekmiyor), bazı İtalyan futuristlerinin savaşı temizlik olarak görmeleri gibi,  "Virüsler yaşlıları öldürüyor, demek ki aslında dünyamız bağırsaklarını temizliyor" dediğine ve çok geçmeden o virüs yüzünden öldüğüne şahit olabiliriz. (Tutarsa "Ooo nasıl da profetik bir öngörüde bulunmuşuz" deriz.) Böyle bir salgının politik yansıması da, içinde bulunduğumuz popülizmin altın çağında, göçmen/mülteci düşmanı aşırı sağ partilerin "post-truth" söylemlerini cilalayıp daha da yükselmeleri şeklinde tezahür edebilir.


Görebildiğimiz kadarıyla Homo sapiens'in ileride karşılaşacağımız salgın hastalıklarla baş etme yöntemleri, ağaçtan inmek için çok aceleci davrandığımız (İdari Müdürümüzün yaptığı hesaplamalara göre 1,2 milyon yıl daha kalmalıydık), en azından McLuhan’un “küresel köy”ünü bir anomali neticesinde erken kurduğumuz ve Kepler 186f’yi virüs gibi kurutmadan önce evrenden silinmemiz gerektiği düşüncesini kuvvetlendirecek.

Bu uzun vade tasaları bir kenara bırakırsak, henüz almadığınıza inanıyorsanız, Taçlı Virüs Cavid'den nasıl korunacaksınız?  

İşte yapmanız ve yapmamanız gerekenlere dair 10 emirlik liste:

1) Paniğe gerek yok. Her ne kadar Cavid'in ne ölçekte nasıl tatlış mutasyonlarla yayılmayı sürdüreceğini bilmesek de çok takmadığınız bulaşıcı hastalıklardan her yıl milyonlarca insan ölüyor. "Dünyanın sonu geldi" diye daltaşak otoyola atlamayın, evde dayanıklı gıda bulunsun ama marketleri yağmalamayın. Ayrıca götten bulaşmayan bir hastalık için tuvalet kağıdı stoklamanızın altında yatan amaç salgınla beraber porno sitelerinin tıklanma rakamlarını artırmak değilse yazıklar olsun size!

2) Olay epidemik bir tehdide dönmüşse kalabalık ortamlarda çok bulunmayın, sosyalleşme alışkanlıklarınıza 2 -3 yıl ara vermek dünyanın sonu değil. Büyük büyük büyük ninelerimiz dedelerimiz Buzul Çağı'nı (üstelik Netflix ve Hdfilmcehennemi olmadan) atlattılar. "Ay bu yaz da mı kayak tatiline gideceğiz, bunaldım lan" da demediler. Kalabalıkta yalnız kalmak, muhtemel bir taşıyıcıysanız vicdanınıza da iyi gelecektir. Ayrıca; “tecrit” ve “karantina” kelimeleri, bu uygulamalara karar verilen bölgelerden bir an önce kaçmanız için atılmış işaret fişeği değildir.

3) Ellerinizi sık sık yıkayın. Ama normal bir insan evladı gibi değil, bir BDSM fantezisinde pamuk ellerinize tatlı kan oturmaları kondururmuşçasına disipline yıkayın. Acı çekin, ama aynı anda arınma hissinden zevk alın. Ele dar gelecek XS tıbbi eldivenlerle dolaşmak bondajseverlere hitap edebilir. Sabun kadar etkili olmasa da yanınızda kayganlaştıcı jel, daha geleneksel bir insansanız 80 derecelik limon kolonyası taşıyabilirsiniz.

4) Öksürürken, aksırırken, tıksırırken ağzınızı kapatın. Sırf hastalık vs için değil, başkalarına saygının gereği olarak bunu uygulayın. “Yok ben yapamıyorum” diyorsanız bir üstteki madde uyarınca İlçe Sağlık Müdürlüğüne ball gag (ağız topu) tahsisi için dilekçeyle başvurabilirsiniz.

5) Safsatalara inanmayın, Kimkime Dumduma kokteylinde bir damlasınız, "Türk geni"nize fazla güvenmeyin. Fetihler, kırımlar, mübadeleler çağı bizi Orta/Uzak Asyalı (misal Çinli), Orta Doğulu (misal İranlı) ve hatta Avrupalı (misal İtalyan) yaptı. “Müslümanız bize bir şey olmaz” da demeyin, çünkü Allah sevdiği kullarını tez elden yanında görmek isteyebilir.

6) Bağışıklık sistemini güçlü tutmak her zaman iyidir. Bol bol meyve (vodka limon, çilekli daiquiri, sangria), sebze (naneli ve salatalık dilimli cin, havuçlu margerita) ve ot tüketin. "Konunun milyoneri, çayı içine tereyağı katıp için diyor"culardansanız tereyağını daha sağlıklı bir alternatif olan zeytinyağıyla değiştirebilirsiniz.

7) Gündelik hayatınızın vazgeçilmezi, elimizden düşürmediğiniz cep telefonunuzda virüs olduğunu düşünüyorsanız virüs temizleme programı indirin.

8) Kamusal alanları yalamayın. İçinizde dayanılmaz bir dürtü duyarsanız, “Bu mukaddes veli, türbesindeki demirlerin yalanmasından hoşlanır mıydı?” diye kendinize telkinde bulunun.

9) Virüsün sıklıkla görülen emarelerini (yüksek ateş, kuru öksürük, nefes alma zorluğu) yaşıyorsanız durumu kahvedeki arkadaşlarınızla değerlendirmeden, belediye otobüsüne binmeden ve hastane danışmasına “Korunuyor muydunuz bilmiyorum, ama ben geldim” demeden önce Acil Servis’i arayın.

10) Aile büyüklerinizi, daha uzun süre taze kalabilmeleri için kilerde saklayın. Yaşıyorlarsa şarap ve kabuğu alınmış üzümle besleyin. Kapıya "Açmayın dedeler" yazarsanız onları, tükürük saçan pis ergenlerden koruma konusunda önemli adım atmış olursunuz. Şarap iyi antioksidandır, bünyeye neşe verir, ömrü uzatır.





- Cümle alem birbirine girmişken, kapkaranlık bir kilerde tek başıma direndim. 
Işıksız, susuz, yalnızca şarapla… paso şarapla…
+ Savaş bittiğinde de çıktınız yani?
- Yok canım, şarap bitti!

Alberto Sordi'nin Accadde a Penitenziaro (1955) filminde sergilediği 10 saniyelik muhteşem performansı takiben bu virütik maddeyi iki dinlemelikle bitirmeye ne dersiniz, pek evhamlı maymunlar?

Virüse Kısa Bir Giriş (Laurie Anderson, Language is a virus)


Tecrit ve Karantina Setlisti (BARZOund Setlist)