Köle



Türk malı mı ki? İsim.

1- Türlü katakulli ile tutsak alınarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan, alınıp satılabilen kimse, esir, kul. Örnek: "Sayın Başkanımızın şehrimizde bugün gerçekleştireceği mitinge katılımın sağlanması için cümle köle ve cariyeye gerekli izinlerin verilmesini rica ederim. Not: Belediyemizin ücretsiz otobüsleri mahalle AVM'lerimizin otoparklarından kalkacaktır."  

2- Birinin emir ve komutası altında inim inim inleyen, kimi zaman inlemesini hayra yoran, ama özünde özgür olmayan kişi. Örnek: "Kölelere intihap hakkı verilmesinin yolu 1789'da açıldı."

3- Bir canlıyı, bir maddeyi, bir kavramı uyuşturucu haline getirip onun dibine düştüğü halde özgürlük yanılsaması yaşayan insan evladı, sen, ben, biz, cümlemiz. Örnek: "Arap Satanistler arasında çocuğuna Abdüşşeytan adını koyan var mıdır, Abdullah Abi?"


Memleketin Kostoyed Amoursky'si haline gelen Nişanyan'a göre, köle kelimesinin kökü belirsiz görünse de üç ihtimal öne çıkmaktadır: Eski Türkçe "kölük" (yük hayvanı), Moğolca "kölüsün" (ücret, maaş) ya da Arapça "gulam" (erkek çocuk). 

Kavramları birbirlerine bağlamada maharet sahibi olan okur, bu üç kelimenin sezon sonunda birbirlerine bağlanacağını anlayıp sekmeyi kapatmaya yeltenebilir elbette. Geri kalan yük hayvanları, ücretli çalışanlar ve (erkek) çocuklarla peşinden gideceğimiz köle, tekili (gulam) pek bilinmese de çoğuluna (gılman) herkesin aşina olduğu türdendir.  

Nitekim, daha dakika bir gol bir, Osmanlı'da oğlan hizmetçilere aşırı düşkün olan erkeklere "gulamperest" (kulampara) denmesi, şanlı tarihimizin şahane dinimize bakış açısını şak diye masanın üzerine koyar.  Neden mi? Çünküddin, Müslüman cennetine gideceklere vaat edilen gılman, hem oğlanlar hem de hizmetçiler demektir. Siz şu işe bakın ki aynı kökten ( غ ل م‎ [ḡ-l-m]) türemiş "galim" ise "cinsel olarak uyarılmış, azmış vb." anlamlarına gelir. Cennetteki gılmanlara biçilen görevin yiyecek içecek servisi olduğunu düşünüp şairin burada "oğlanlar çabuk azar" demek istediğini düşünmek istiyoruz. Ne var ki yukarı ifşa edildiği üzere, şanlı tarihimizde "oğlan"larla cinsel ilişkiye girenlere gulamperest denmesi kafamızı karıştırıyor. 

Bir de bunun üzerine (arada net etimolojik bir çizgi çizemesek de) Arapça "gulam" ile İbranice "golem" arasındaki benzerlik, bizi içinden çıkılmaz bir nöron orjisine sokuyor. Zira Arapçanın, büyük ağabeyi İbranicenin peşinden gitmeyi sevdiğini biliyoruz. Fakat yine de nöronlarımıza "organize olalım" diyoruz.

Yahudi folkloründe yer alan golem, 16.yy'da Prag'ta yaşayan bir haham olan Judah Leow ben Bezalel'in hikayesinde en berrak halini alır. Kelime kökeni "gelem"e (ham malzeme) gider. Buna göre ezoterik bilgilere sahip olan haham, Prag'taki Yahudi cemaatini koruması için çamurdan bir yaratık yapar. Bu yaratık, Eski Ahit'te insanın yaradılışı bahsinde geçen, Tanrı'nın kendi ruhunu üflemeden önceki Adem ile aynı özelliklere sahiptir: Hareket edebilen ama iradesi olmayan, sahibine koşulsuz itaat eden, konuşamayan, tamamlanmamış çamur. (Mezmurlar 139:16'ya göre, kelime anlamı 'henüz mükemmel olmayan töz' olan 'galemi') Haham onun alnına İbranice "doğruluk" anlamına gelen "emet" kelimesini kazır. Fakat zamanla 'e' harfi silinir ve geriye "met" (ölüm) kalır. Neticede yaratık, onlardandır şunlardandır demeden halkı öldürmeye başlar ve modern bilimkurgu külliyatının robot paranoyasının temellerini atar. 

Günümüz İbranicesinde "ahmak", "beceriksiz", "düşüncesiz" kişiler için kullanılan golemin modern karşılığıysa  Karel Čapek'in 1920'de yazdığı bilimkurgu oyunu Rosumovi Umělí Roboti'de ilk kez kullandığı "robot"tur. Türkçeye 1927 yılında Alemşumul Suni Adamlar Fabrikası olarak çevrilen eserde geçen "robotnik", Çekçede "köle" anlamına geliyor. Acayiplikler de tam burada başlıyor: Eski Slav dillerinde "hizmetkar"a denk düşen "rabota", yine köle anlamına gelen "rabu"dan türemiş. Bu kökün Almanca'daki kuzeni "erbe"den doğan "arbeit", çalışma demek. Nazi toplama kamplarının girişlerinde yazan "Arbeit Macht Frei" (Çalışmak sizi özgürleştirir) ifadesinin saçmalığını sağ tarafımıza alıp  yürümeye devam ediyor ve tüm bu rabıtanın (Bkz. Falaka maddesindeki falank) başını çeken "r-b-t"ye ulaşılıyor, onun Slavca'daki "orbu-" köküyle rabıtalı olduğunu öğrenip kafayı yiyoruz. Çünkü bu kelime, tüm Hint Avrupa dillerinde "babadan yoksun olma", "özgürlükten mahrum olma" sonucuna gidiyor. Latince "ana babasız çocuk"tan (orphanus), İngilizce "yetim"e (orphan) uzanan tüm silsilede karşımıza çıkan profil şu: Ebeveynden yoksun, zorla çalıştırılan, iradesinin hükmü olmayan, henüz tam şekillenmemiş, zayıf çocuk. 

Hahamları, Katolik rahiplerin ve Kuran kursu hocalarının tamamını suçlayamasak da, ister golem ister gulam olsun, inandıkları ve savundukları dinlerin bir erkek fantezisi etrafında örüldüğü açıktır. Ataerkilliğin pislikleri illa ki dinle sınırlı değil; ama ahirettegörüşürüzcü ve yenidendoğdumcu dinler güçlerini, bu işkenceyi kurumsal bir ödül/ceza söylemi ile meşrulaştırmalarından alırlar. Tanrısı kurban isteyen dinin sadık mümini, ancak köle ile mutmain olur. Kölenin huzuru ise bir sonraki hayata ötelenmiştir.

Misal; bu dinler arasında erkek fantezisine dair en son güncellemelerin bulunduğu İslam'da iyi mümin olmanın ödülü her türlü hazzı tatmin edecek bakir(e) gılman ve hurilerle dolu bir cennettir. Suudi Arabistan'da köleliğin ancak 1962'de kaldırıldığı akılda tutulduğunda, gılman ve hurilerin aslında sahiplerinin her türlü haz taleplerini sorun çıkarmadan yerine getiren ideal köle fantezileri olduklarını anlamak için sıradan bir hominid olmak yeterli. Hal böyleyken; bu dini "öğretmek" için iradesinin hükmü olmayan zayıf çocukları kamusal alandan (örgün eğitim) çekip alacakları ödüle yürrekten bağlanmış birtakım adamlarla özel alanlarda (yatılı kurslar) baş başa bırakanlar, iki dünya arasındaki geçişkenliğin bedelini o "köle" çocuklara ödetmekte kararlılar demektir. E neticede bu cennetlikler, "etraflarında ebedi kılınmış vildanın (kız ve erkek çocuklar) dolaşıp hizmet etmesi" (Vakıa, 17) ile müjdelenmişlerdir.

Bu vicdansızlar Şaplaklı Hoca vidyoları izleyip Cin Bilgisi ve Ahmak Kültürü'nü geliştiredursunlar; arka tarafta geleceklerinin badelenmesini kayıtsızlık içinde kabul ederler. Üstelik onlara gerçeği söylediğinizde, "Biz köleliğimize isyan ediyor muyuz, şerrrefsiz anarşik bölücüler!" mottosu eşliğinde ete kemiğe bürünür ve sopa diye görünürler.

Modern tarafta da durumun farklı olduğunu sanıyorsanız oh touch my tralala my ding ding dong ile karşılandığınızda şaşırmayın. "Bilginin kölesi ol!"dan günde 8 saat zorunlu araştırma görevliliği çıkaranlar, online alışveriş sitelerinin depo görevlilerini elbette ürolojik enfeksiyonlara maruz bırakmakta mahsur görmezler. (Prekarya is the new köle.) Bu kölelere vaat edilen ödül, bir gün loto kazanarak veya fenomen olarak zenginliğe erişmek, hiç olmadı Netflix aboneliği amortisiyle her akşam kırbaç yaralarına merhem sürdürebilmektir. 

Ha bir de bunlar yetmezmiş gibi efendilerinden değil, diğer kölelerden -özellikle de özgürlüğü arzulayan kölelerden- nefret eden çoğunluğa karşı on binlerce yıl boyunca kalıcı bir çözüm bulanamaması evrimin bize oynadığı kahpe bir oyun değil de nedir, duyargaları pek gelişmiş okurlar! Halbuki Kölemen Devleti'nin Spartaküs'ün ekibinden olup Libya'ya kaçmayı başaranların torunları, olmadı Marveleddin Evreni'nin süper kahramanları tarafından kurulduğuna inanmayı ne çok isterdik.

Enseyi fazla bronzlaştırmaya gerek olmadığını göstermek adına ayakları zincirli bu maddeyi, Marveleddin Evreni'ninden kopup gelen ve öte dünyayı ilahi bürokratik bir yapı aracılığıyla açıklayan dünyanın ilk İslami bilimkurgu romanı girişiyle ("Kâinatın hadsiz feza boşluğunda Samanyolu Galaksisine mensup ve güneş sistemine bağlı şirin bir gezegen olan dünya memleketine imtihan için gönderilen insanlar...") bitirmeye ne dersiniz? Şu HELAL TIK linki sayesinde ilik gibi hurilerin "sexbot", bıyığı yeni terlemiş gılmanın "servebot" oldukları bir fantazyaya kısa bir yolculuk  yapabilirsiniz.