Arapça. İsim
- İnsanı hissettikleri ve yaptıkları hakkında değerlendirme ve yargılama yapmaya iten, böylelikle aynı benlik yatağını paylaşan 'doğru' ile 'yanlış' arasına keskin bir kılıç konmasını sağlayan içsel duygu ve bilgi bütünü, bulunç. Örnek: "Güzel Türkçemizdeki bu muhteşem uyarlamalar bize Bülent Arınç'ın en azından dilsel anlamda 'arınılan' bir insan olduğunu gösteriyor, di mi Emilç Abi?"
Daha önce şerefsiz maddesinde de bahsi geçtiği üzere vicdan, insan evladının içinde -öteki insanlarla kurduğu ilişkiler konusunda- işleyen manuel portakallı bir süreçtir. Bize "doğru"nun ne olduğunu fısıldayan içsesimiz sayesinde diğer insanlarla eşduyum (Empati, empati! Boş yere sözlük karıştırmayın!) içine girer; bu sayede onları üzmemeyi, incitmemeyi, kafalarını yarmamayı başarırız.
Öyle ki uygar insanlar olarak kimi zaman eylemlerimizi, kimi zamansa eyleme dönüşmemiş duygu ve düşüncelerimizi vicdan süzgeçinden geçirir; başkalarına "içimizdeki hayvan"ın posasından arındırılmış cillopesk bir bünye sunmaktan ötürü mest olmuş süperegomuzla, karşımıza yeni dallamalıklar çıkana kadar, huzur içinde yaşarız.
Peki bu süzgeç nereden gelmiştir? Yapısı nedir? Deliklerin büyüklüğü ve aralıkları her insanda aynı mıdır?
Hinduizm'e göre vicdan, balans ayarı karma tarafından yapılan, her yeniden doğuşla gelişen, iyi ve kötüye dair bir bilgidir. İnsanların başına gelen kötü bir olayı karmanın sistemi dengelemesidir; bundan kurtulmanın yolu da önceki tekabülden doğan borcu ödeyip iyi işler yapmaya çalışmaktır. Kısaca bu hayatınızda şanssız bir bedevi iseniz, bir öncekinde vicdansız bir kutup ayısı olmuşsunuz demektir.
Tek hatlı dinlerde ise vicdan, insana hat kullanım bedeli gibi doğduğu anda verilir; hesap kesim tarihinden sonra da genel kuralları ruhban sınıfı tarafından konmuş ilkelere uygun davranıp davranmamanıza göre cezanız kesilir. Avrupa dillerinde vicdanın karşılığı olan conscience ( Latince conscientia: con - "ile" ve scientia - "bilgi"), "insanın kendi içini bilmesi, doğruluk ve ahlak duygusuna sahip olması" anlamına gelir.
Avrupa'nın "doğruyu bilmek" vurgusuna Araplar, "doğruyu bulmak" ile karşılık vermişlerdir. Zira vicdan, Arapça "bulmak" anlamına gelir ve "vecd" (bulma, kalpten perdenin kalkmasıyla Allah'ın varlığına müşahade etme) , "vücud" (varoluş, varoldu, buldu), "vâcid" (Allah'ın 99 isminden biri: Var olan ve her şeyi var eden, istediğini istediği an bulan) ile aynı kökten (v-c-d) türemiştir. Vicdanın sezon finali olan takva ise, "doğruyu bularak kötülüklerden sakınma"yı ifade eder.
Bu noktada Avrupa'nın daha dogmatik ve kesin bir inanışı temsil etmesini (bilmek), Arapların ise daha belirsiz, kişinin kendi çabasına bağlı olanaklara yaslanmasını (bulmak); Avrupalı'nın evine su taşıyacağı çeşmenin köy meydanında olduğunu bilmesine, Araplarınsa çölde su çıkacak yeri bulmak zorunda oluşlarına bağlayabiliriz. Ha, bu yorum doğru olur mu? Olsa ne, olmasa ne; nasılsa suyumuzu şehir şebekesinden alıyoruz!
Aydınlanma'yla beraber vicdan üzerindeki bu "bilinç" ve "bulunç" kavramsallabaştırması, mutlaklığı sorgulanan ama vazgeçilmezliği onaylanan bir bakış açısı kazandı. Her ne kadar, iyi işleyen bir toplum olmak için vicdanın gerekliliğine vurgu yapılsa da; "Hacım, madem bu kadar aydınlandık; kamusal meseleleri yöneticilerin vicdanlarına bırakmayalım" diyenler yüzünden yeni yeni kanun ve kurallar icat edildi. Avrupa'da kamusal alan bireysel vicdandan kurtarıldığı sıralarda Doğu'da geniş çaplı bir akıl kesintisi yaşanıyordu. Bu yüzden Türkiye gibi bu derse iyi çalışamayan ülkeler hala bireylerin vicdanlarındaki "asıp kesme"lerle yönetiliyorlar. Kaldı ki demokrasi, oy kullanarak temsilci seçmek değil; kamusal alanın külliyen o temsilcilerin vicdanlarına terk edilmemesi, yani her toplumsal sınıftan insanın özgürlüklerinin garanti altına alındığı bir sözleşmenin yapılması ve sürdürülmesidir. (Lan tartışma programı lafı oldu yeminle, tü tü tü!)
Vicdan meselesine daha nesnel gözle bakanlar da olmadı değil! İnci dedesi kılıklı Darwin, her zaman yaptığı üzere vicdan konusunda da bütün insanlığı rahatsız edecek derecede geçerli tespitlerde bulundu. Buna göre, insanların içgüdüleriyle, içlerinde bulundukları ailenin, cemaatin ya da toplumun çıkarlarının çatışması uzun vadede türün devamına zarar verecektir. Bu nedenle içinde bulunduğumuz topluluk için kötü olanı baskılar, içimizde onun varolmasından dolayı utanç ve suçluluk duyarız. Vicdan tam da bu topluluk otobanında, öteki insanlarda bize yönelik bir korku ya da ayıplama oluşturmamak için ortaya çıkan hız tümseği, bizim de kimi zaman yaya olduğumuzu hatırlatan eşduyum uyarı levhasıdır. Darwin'e göre, "vicdan duygusundan yoksun olan insanların (psikopatlar, sosyopatlar, narsistler) sık sık 'kötü' işler yapmalarının nedeni budur."
Darwin vicdansızların diğer insanlara neden daha çekici geldiklerini açıkladı mı bilmiyoruz, ama sinema tarihindeki en karizmatik vicdansızların Orson Welles'in canlandırdığı karakterlerden çıktığı söylemek gerekir. Sözgelimi, Üçüncü Adam filminde Welles, II.Dünya Savaşı sırasında ticaretini yaptığı çakma penisilin yüzünden insanların ölmesine yol açan; bu yüzden de güvenlik kuvvetleri ve Viyana Filarmoni Orkestrası'ndan fellik fellik kaçmak zorunda kalan gizemli bir göt (Harry Lime) rolündedir. Cümle alem onun öldüğünü zannederken, Lime durumu çakozlayan eski bir arkadaşıyla (Martins) bir lunaparkta buluşur. Bindikleri dönmedolap yükseldikçe aşağıdaki insanlar daha küçük, ikilinin muhabbeti ise daha büyük görünmeye başlar.
Martins: Kurbanlarını hiç gördün mü?
Lime: Bu tür işlerde iyi olmadığımı bilirsin. Kurbanlar? Bu kadar arabesk olma! Aşağıya bak ve söyle bakalım, bu önemsiz noktalardan herhangi birinin sonsuza dek durmasına harbiden üzülür müydün? Duran her nokta için sana yirmi bin gayme önerseydim moruk, bak harbi ol, paramla seni satın alamayacağımı mı söylerdin, yoksa kaç noktayı harcayabileceğinin hesabını mı yapmaya başlardın? Gelir vergisinden muaf, moruk! Gelir vergisinden muaf -bugünlerde para biriktirmenin tek yolu da bu zaten!
KYH bir yazıya ilk kez video alıyor; hatta bununla da kalmıyor, İngilizcesi pek iyi olmayan ama İspanyolca öğrenmeye çalışan okurlar için, videoyu İspanyolca altyazılı yayınlıyor!; siz aşağıdaki videodan, meşhur 'guguk kuşu' tiradının da olduğu bu sahneyi izlerken, biz de yarım kaldığımız muhasebemize devam edelim.
[Youtube açamayanlar buradan da izleyebilirler. Film çok sararsa tamamı nah burada]
Nasıl iyi mi?
Dikkat buyurursanız; Harry Lime karakteri yaptıkları için hiçbir suçluluk duymayan, "Valla şeytana uydum abi!" yalanına sığınmayacak kadar kötülüğüyle barışık bir insandır. Bu sahnede göremediğiniz ise, Lime'in filmin esas kızına (Anna Schmidt) duyduğu ilgi yüzünden, yukarıda anılan kişilik bozukluklarının emaresi bir nümerolu olan hissizliği (apati) taşıyıp taşımadığı sorusudur. Ancak bu sorunun yanıtı ne olursa olsun, Lime karakteri süzgeçsizdir!
Bu gruplar dışında kalan insanlar ise deliklerin büyüklüğüne ve çay servisi yapma sıklığına göre, tıkanan ve temizlenmesi gereken süzgeçleri taşırlar ve arada bir vicdan muhasebesi yaparlar. Aranızda "İyi güzel de aga, vicdan muhasebesi nasıl yapılır bilmiyorum!" diyen kaçışlı bünyelere, bir muhasebe yapmak için öncelikle işletme sahibi olmak gerektiği söylenebilir. Neticede "Benim dükkanım yok, götürü usul çalışıyorum, denk geleni götürürüm!" türünden bayat bir espriyle karşılık verecekseniz, gelir - gider hesabı yapmanız mümkün değildir.
Bir maddeyi daha eda etmenin vicdanı rahatlığını yaşayan Kafa Yolları Haritası, siz değerli okuyucularına şokellalı top model kıvamında bir kıyak yapıyor: "Vicdan testisi, benlik yolunda kırılır" diyerek, size evde çözebileceğiniz ve kendi başınıza başka konularla ("Sıraya kaynak yapmak", "Eşinizi/sevgilinizi aldatmak", "Bir arkadaşınıza olan borcunuzu ödememek" vb.) çeşitlendirebileceğiz bir test sunuyor.
Vicdan Testisi
İsrail güçlerinin, Filistinliler'e yardım malzemesi götüren Mavi Marmara'ya yaptıkları saldırıyı ve 9 kişiyi öldürmelerini düşünün. Ardından denklemde küçük bir yer değişikliği yaparak Filistinlilerin Yahudi, İsrail'in de Müslüman olduğunu varsayın: Gazze'nin patronu, faşizan bir Müslüman devlet ve oraya sıkıştırılmış halk ise İsrailliler olsa...
1- Yine de böyle bir organizasyon düzenler miydiniz? O gemiye binip yardıma gider miydiniz? (Organizasyonlu Soru)
2- Bu eylemi hala terörist bir eylem olarak kınar mıydınız? (Mutedilli Soru)
3- Bölgede İslami örgütlerinin gerçekleştirdiği İsrailli sivillere yönelik saldırılardan ya da daha genel olarak İslam adına yapılan terörist eylemlerden elem duydunuz mu? (Polemikli Soru)
4- Bu ülkede son 60 yıldır belirli siyasi görüşlere sahip olan ya da belirli coğrafyada yaşayan insanlar işkenceden geçirilirken, kaza kurşunları ya da faili meçhullerle öldürülürken sesinizi çıkardınız mı? Yoksa insan hakları ve devlet terörü, konu sadece "sizinkiler" olunca mı aklınıza geliyor? (Darbeli Soru)
Yanıtların çoğu "Evet" ise: Şahane bir insansınız. Sizi görenlerde sarılma ve mıncırma hisleri uyandırıyorsunuz. (Yeminle!)
Yanıtların çoğu "Hayır" ise: Tebrikler, tam bir fanatiksiniz! Filistin'e gidecek gemilere sezonluk kombine biletinizi adresinize yolluyoruz.
"Evet" ve "Hayır" eşit ise: İkircikli eşek seni! Telafi sınavına iyi çalışırsan kanaat notuyla dersten geçebilirsin.