Türk malı. Sıfat.
1- İçinden ışığın geçmesine ve arkasındaki şeylerin görülmesine engel olmayan, arkasından ışığın gelmesine ve içindeki şeylerin görünmesine engel olmayan, şeffaf, şefin spesiyali, transparan, transit. Örnek: "Saydam bir kişiliğin en belirgin özelliği, kafasının arkasından fener tutunca nasıl bir beyne sahip olduğunun görülebilmesidir."
2- İsim. Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöz ve projeksiyona konan, ışığı geçiren kâğıt, madde, isim, şehir, bitki, hayvan. Örnek: "Gerçekten saydam bir insan mısınız kuzum, yoksa size dair gördüğüm her şey üstünüze mi çizilmiş?"
3- Saydam bir yüzey üzerine alınmış, projeksiyonda kullanılmaya özgü pozitif görüntü, slayt, diyapozitif, di-mi-ya-pozitif. Örnek: "Projeksiyon makinesinin engel olunamaz derecede keskin tıkırtıları, mutlu insanların yüzlerini soluk hayaletler gibi duvarda akıtmaya başladığında, makineyi yönetenin kim olduğunu anlamak için başımı çevirdim: Odada tek başımaydım."
4- İsim, kimya. Asetat. Örnek: "[CH3COO]−"
5- Mecaz. Belirgin, açık seçik, görünür, cillop, ayna, üfff. Örnek: "Ne saydam komşumuzdun sen, Fahriye abla."
Saydam kavramı, yeni olmasına karşın gündelik hayatımızda pek de kullanmadığımız kelimelerden birisidir. Aranızda "Neden?" diye soracak işgüzarların bulunabileceğini düşünerekten ailecek şunu söylemek isteriz : "Çünkü biz sığ insanlarız ve gündelik hayatta sadece 'kaç lira, yumurta, bal, süt, çipura, rakı, ahanda, dallama, ohşş, de get lan demesini biliyoruz, öyle günlük konuşmada 'saydam' lafını kullananlara da iyi gözle bakmıyoruz!"
Oysa saydam; güzel bir kelime olmasının yanı sıra, fiilleştiğinde bile sahip olduğu vakarı kaybetmeyen, yavşamayan ama açıklığını koruyan, kalender meşrep bir kavramdır. "Saydamlaşmak", "saydamlaşayazmak", "saydamlaşıvermek" ifadelerinin güzellikleri kanımca, saydam yerine kullandığımız "şeffaf"ta yoktur. "Şeffaflaşıveren bir insan mısın?" sorusunu duyduğunuzda sizin de içinizde şeftalileşebileceğinize dair bir korku (peachophobia) peyda olmuyor mu? Oluyorsa endişelenmeyin, bu kavramı ileride -eğer o vakte kadar şeftali olmazsam- açıklayacağım.
Saydam, ancak saydamlaşma denilen bir süreç sonucunda gerçekleşir ki bu da "hiçleşme"ye giden yoldaki ilk aşamadır. Saydam insan korkularından ve vehminden henüz arınamamış olsa da, içindekileri olduğu gibi göstermekten çekinmez, kendini türlü giysi ya da zırhlarla örtmez. Arkasından ışığı tuttuğunuzda içinde olanı görürsünüz. Ha, içindekilerin ne olduğunu anlayamıyorsanız, bu ya saydam insanın içinin çok karışık olduğu ya da sizin gördüğünüzü yorumlama beceriniz olmadığını gösterir. Fakat, hiç kimse saydam insanın kendini gizlemek üzere türlü dolaplar çevirdiğini iddia edemez.
8-9 yaşındayken H.G.Well'in Görünmez Adam romanından uyarlanan bir çizgi roman okumuştum. Ardından bunun nasıl mümkün olabileceği üzerine öğle yemeği yerken tefekküre dalmıştım. Aradığım yanıt bir damla zeytinyağının çizgi romanın üstüne damlamasıyla geldi: Zeytinyağı, kağıdı yarı saydam yapmıştı. Evet, yanıt bu olmalıydı: Zeytinyağı! Bu güzel anektod, elime yüzüme yağ bulaştırdığımı gören annemin beni azarlayıp, iki tokat aşketmesiyle neticelenmişti. Fakat bilimde ayıp yoktur; bilim deneme yamulmadır; bilim bir özge candır, hatta canandır. Bu ansiklemepediyi okuyorsanız, bunun o günkü zeytinyağı deneyim sayesinde olduğunu bilmenizi isterim.
Bu maddeyi, önemli kadın şairlerimizden Lale Saydam'ın şapşahane bir şiiriyle noktalamaya ne dersiniz sayın transparanlar? Ha, ne dersiniz?
Hidrojen-Helyum Dönüşümü: Enerjinin Korunumu Yasası
Eş...
Güneş..
Mayıs güneşi...
İstanbul'da mayıs güneşi...
Yeşil mavi renkteki İstanbul'da mayıs güneşi...
Seninle yeşil mavi renkteki İstanbul'da mayıs güneşi...
Seninle yeşil mavi renkteki İstanbul'da mayıs ateşi...
Yeşil mavi renkteki İstanbul'da mayıs ateşi...
İstanbul'da mayıs ateşi...
Mayıs ateşi...
Ateş..
Eş...
7 yorum:
içimden seni geçiriyordum,
takılıp kaldın..
bir kulağından girer diğerinden çıkar sözlerim,
fırsat bulmaz yastığına sinmeye kokusu tenim,
belli belirsiz düşer üstüne aksim,
değil mi ki,
bugün var yarın yok bir faniyim...
bu da kelimenin 'şiir' içinde kullanımına örnek! ;) ne o görülmüyor mu yoksa?
sanırım insani iletişimin tuhaf (belki de acı) bir özelliği bu: bir gün herkes, bir diğer için saydamlaşabiliyor. (fakat şiir çok hüzünlü olmuş)
hemen şiirin hüznünü dağıtıyorum :)
yoktur kimseye minnetim
elbet bulunur bilen kıymetim
ellisi gelir sallasam elim
ne de olsa çikolatadaki bademim
gerçekten de harikulade dizeler.
sizi bir sonraki maddede yer alacak olan dizelerin sahibi, dallama şair bozuntusu yaman sert ile tanıştırmak isterim :))
saydam ışığı geçiriyor geçirmesine... su da geçiriyor... lakin hala o çay kaşığı kırık ve o balık saçma sapan yerlere tükürmemek için şaşı bakıyor...
sanırım ne kadar saydam olursan ol, moleküllerini gaz kıvamında birbirleriyle küstürmediğin sürece, hacmin -kaçınılmaz olarak- kırılmaya yol açacaktır...
özkütle değişkenini bir kenara koyacak olursak; cisim büyüdükçe o kadar kırıcı oluyor :)))
Yorum Gönder