Alay

(I)
Türk malı. İsim

1- Herhangi bir nümayiş, bayram, cenaze, orji vb. gibi aktivitelerde yer alan topluluk, kortej. Örnek: "Evet, sizi alaya alıyoruz."

2- Askerlik. Genellikle üç tabur ve bunlara bağlı birliklerden oluşan asker topluluğu. Örnek: "Alay'ı ziyarete gelen Albay alayı pek bir alaycı çıktılar."

3- Kızılay'ın, Hilal-i Ahmer'den sonraki adı. Örnek: "İlkokulda Alay Kolu'ndaydım. Çok makara yaptık, çoook!"

(II)
Rumca. İsim

- Ses tonu, söz, davranış vb. yollarla biriyle, bir şeyle eğlenme, küçümseme, sarkazm. Örnek:"Sarı Kazım, 'Lan sana karı lazım' diye kendisiyle makara yapan arkadaşlarını alaya alan bir bakışla 'Sizinkiler neyime yetmiyor!' diye yanıtlayınca, ortam bir anda gerim gerim gerildi."


Memleketimiz neden alay konusunda geri kaldı diye düşüneniz oluyor mu şerefsiz alaycılar? 1939 yılında kurulan Milli İstihza Teşkilatı kamusal alanlara sızıp "ince alay yolu"yla halkı pasifize etme eylemlerine II. Dünya Savaşı'nın patlamasıyla son vermemiş olsa, bugün kitlesel bir özgüven eksikliği yaratma konusunda din, örf, adet, töre gibi geleneksel yollara muhtaç halde kalmaz, cillop gibi bilimsel yöntemlerin sefasını sürüyor olurduk.

"Küfür aptalların taşı ise, alaycılık akıllıların süpersonik ultra mega roket sistemidir" diyen bir atasözümüz olsaydı, "Lan biz ne teknolojik milletiz, ne süperiz, şöyleyiz, böyleyiz" moduna girip alaycılık yoluyla terbiyesizlik üstüne terbiyesizlik yapardık -iyi ki böyle bir atasözümüz yok! Fakat bu, yukarıda anılan sözün saçma ve geçersiz olduğunu göstermez. Çünkü alaycılık, bir bünyeyi yormak ve canından bezdirmek için şahane bir yöntemdir.

Ancak bir başka açıdan bakarsak; alaycı insanların genellikle, masumiyetleri şiddetli şekilde kırıldığı için insanlığa güven duymayı bırakmış bedbahtlar olduklarını görebiliriz. Duygusal insanlar bu kırgınlığı ağlaklık ve söylenip durma ile ifade ederken, alaycılar aynı işi halihazırda varolan tüm uzlaşmalara ve kurumlara saldırarak yaparlar.

Diyojen'in kurucu babası olarak kabul edildiği Kiniklik (sinisizm), alaycılığı felsefi boyutta kullanırken, insanlığın yalanlar üstüne kurulu olduğu ve gerçek erdeme ulaşmanın ancak basit ve tamahtan uzak bir hayat sürerek gerçekleştirilebileceğini söylerler. Diyojen'in, insan evladının dallamalığından tiksinip fıçıda, köpeklerle (Eski Yunanca. Kynikos) yan yana yaşadığını ve dünyayı fethetme derdine düşmüş Büyük İskender'e bile fırça attığını biliyoruz. Tabii ki onun alaycılığı, karşısındaki ezip kendi üstünlüğünü ilan etmek isteyen bir çaba değil, gerçeğin üstündeki eyyam örtüsünü sert bir hareketle kaldırmaya yönelik bir erdemli bir tavır arayışıydı.

Oysa bazı insanlar kendilerini böyle bir arayışa sürüklemeden takılıyorlar pek öpülesi okuyucular. İyi örneğin yanında kötüsünü de göstermek adına, alaycı tarzda edebiyat yaptığını zanneden Yaman Sert'in Hint Kumaşı Mübarek isimli şiiriyle bu kıçı kırık maddeye bir son veriyoruz:

Ne de sıradan ve acıklıdır,
Sevilenlerin birden kendilerini
Bulunmaz Hint kumaşı sanıvermeleri!
Oysa o elbisenin benzerleri,
Şimdiye kadar defalarca dikildi.
Ki onları değerli hale getiren de,
Aslında terziydi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

yaman sert'in şiiri (sanırım kullandığı 'sıradan' kelimesi)aklıma eskiden yazdığım bir ahkamı getirdi.

sıradan olmama çabanla ne kadar da sıradan
farklı olma isteğinle nasıl da tanıdık
ve bir o kadar yabancısın en çok da kendine
09.2.07