Yasak

Türk malı. İsim

1- Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet. Örnek: "Burada herhangi birşey yapmak yasaktır!"

2- Sıfat. Erki elinde tutan kişi, grup ya da topluluk tarafından yapılmaması istenmiş olan, yok sayılan, yok olması istenilen ama alttan alta birilerinin sapması için gaz verilen, çok ayıp, günah, memnu, haram. Örnek: "Aşk-ı Memnu'yu ilk duyduğumda, yaşanılmasından süper derecede memnun olunan aşk zannetmiştim. Aradan yıllar geçmesine rağmen hala bu önermenin doğruluğunu düşünmüyor değilim."


Lig TV'nin bilmemkaç lira aidatla sattığı maç görüntülerinin blogspot üzerindeki bir blogtan yayınlanmasından sonra bu mecra bir hafta kadar "engelli" kaldı -ki süper, hiper, muhteşem devirlerde lafları dolandırarak 'yasak'a 'engelleme'demekte bir mahsur görmeyen Türk adaletinin adaleli varlığını mıncıklamak istemeyen var mıdır bilemiyorum.

Hayatının bir bölümü "yassah hemşerim" esprisine maruz kalarak geçmiş bir neslin cürüm kavramına duyduğu semptai belirsiz olsa da "yassah" lafını duydukları anda makaraları koyuveren pek çok insanın varlığı bize, yasak kültürü hakkında bir ipucu verebilir.

Yasak, cürmü engellemeye yönelik bir uyarı levhasıdır. "Çimenlere basmayın!" ifadesi bize, çimenlere basmamız durumunda birilerinin de bize basacağı tehdidini savurarak o eylemi yapmamızı engellemeye çalışır. Ancak sevgili okurlar, dünyanın farklı bölgelerinde farklı insan evladının yaptığı kurallar işler. Amsterdam'da bir café'de ot içebilirken, İstanbul'da bir kahve'de açıktan içeceğiniz yegane ot adaçayıdır.

Yani, bir takım değerlerin ne kadar evrensel olduklarını iddia edersek edelim, farklı kültürler farklı kodlar, farklı yasaklar ve cürümler yaratırlar. Modernizmin evrensellik iddiasına karşın, postmodernizmin görecelilik tezinin dayandığı temel nokta da budur. Bunlardan ilkinin tektipleştirici ve sıkıcı varlığına itiraz edebilirsiniz, ancak günümüz koşulları öyle bir politik kırılma yarattı ki postmodernizmin eleştirileri, bir tür süblimasyon mekaniği uyarınca, modernliği kavrayamamış feodal faillerce kullanılır oldu.

Hacı, modern olmadan, modernizm eleştirisini bana satacaksan önce şunu öğren: İnsan denilen organizma için en sağlıklı durumun ne olduğunu, modern - postmodern tartışması bir yana, vicdani olarak hepimiz biliyoruz.

Yanıt, Hüseyin Üzmez'dir!

Adam neredeyse bir Cizvit rahibinin sahip olabileceği şaşmaz ve inandırıcı söylemle neyin hak, neyin batıl olduğuna dair saptamalar yaparken, 14 yaşında bir kızı taciz ettiği ortaya çıktı. İçeri girdi. Sonra tuhaf bir raporla dışarı çıktı. Ardından o TV senin bu gazete benim dolaşmaya ve kimi zaman tehdit kimi zamansa İslami retorikle süslenmiş laflarını dökmeye başladı. Onu televizyona çıkarttınız, konuşturdunuz, belki de arkasından lanet okudunuz ama yine de ona söylemini savunma fırsatı verdiniz. Hapishane çıkışı karısı arabayla onu alırken, kadının yüzündeki kölelere özgü adice sırıtışı fark ettiniz değil mi?

O sözde İslamcıların sıkça kullandıkları vicdan kavramı, bir başka varlığın fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar vermeme ilkesi üzerinden işler. Herhangi bir şekilde bunu çiğneyen insan ise, utancından geri çekilip söz söylemeden, kendi nefsiyle hesaplaşmalıdır.

Ama sen çıkıyorsun yediğin haltın ağırlığından utanç içinde köşene çekileceğin yerde evliyaların cinsel kudretlerinden bahsediyorsun, regl çağına ermiş kızlarla iş pişirmenin günah olmadığını satmaya çalışıyorsun, o kadınları becermesem orospu olacaklardı lütufta bulundum diyorsun, Ahmet Emin Yalman'ı vurmaktan dolayı hava atıyorsun...

Daha iki hafta önce, Sakarya'da üç beş türbanlı kadın bir parkta eylem yapıyor, ellerinde pankartlar: "Parkımızda ahlaksızlık istemiyoruz!" Neden mi? Parkta bir kaç genç çift sarmaş dolaş takılıyorlarmış. (İnanmayan gazetelerin arşivlerine baksın, gözünüzden kaçamaz!)

Be kadın, adam senin kızını, bacını, kuzenini - gayet de hakkaniyetli bir şekilde, besmele çekerek, senin evinde düzüyor! Sen kalkmış parktaki sevgililere, "Bu ahlaksızlığı görmek istemiyoruz" diye isyan ediyor, onlara yasak koymak istiyorsun. Ahlaktan anladığın bu mu? Be cahil insan, sen, en aşağılık kölesin! Hastalığın kendisisin! Dur, düşün hele bir, o teknolojisine hayran olduğun uygarlık neden kendi başına karar alma yaşını 18 (kimi durumlarda 21) olarak belirlemiş! Başbakan'ın söyledi ama değil mi, "Batı'nın kötü özelliklerini aldık, iyi yanlarını alamadık" diye. Batı'nın iyi yanı, 14 yaşındaki bir insana dokunanı, rüştünü ispat etmediği ve bundan dolayı isteği dışında dokunduğunu kabul edip anasından emdiği sütü burnundan getirmesidir belki de! Üstelik bu konuda da erkek kadın ayrımı yapmazlar.

Hani aranızdan, "Üzmez'e Lolita'nın biçare profesörü Humbert Humbert'e gösterdiğimiz sempatiyi gösterelim" diyecek olanınız çıkabilir, ama kuzum adamda utanmaya dair bir emare yok, çirkefin teki! Aranızda bu vaziyete, aşk-ı memnu diyecek midesiz var mıdır acep?

Hadi bakalım sayın Müslümanlar deyiverin gari yasak nerede başlıyor, nerede bitiyor? Seçim şansı olmayan bir insanı, onun bedeni ve zihnini ilgilendiren bir eyleme itmek, "yasak"ı geçtim, günah değil midir? Ya da bırakalım bunu, bir tek soruma yanıt verin: Bu arsız yaratığı öteki tarafta zebanilerin sikmesi ayıp olarak mı kabul edilecek, yoksa lütuf olarak mı görülecek?

Hiç yorum yok: