Osuruk

Türk malı. İsim

- Kaba konuşmada. Yellenme. Örnek: "Osuruk deyip kaba konuşma da, ne yaparsan yap!"


Pek muhterem okurlar, açıklamanın kısalığından da anlayacağınız üzere yine TDK'ya taktım! Zira adam, osuruğa yellenme demiş ya, girin bakın yellenme maddesine, karşınıza yellenmek işi çıkacak! Hadi yellenmek bir tir diyelim, onu arayınca ne çıkıyor? "Kalın bağırsaktaki gazı çıkarmak, osurmak." Be zat-ı muhterem, bunu baştan söylesen ya!

Efendim, Salvador Dali'nin osuruk çeşitleri üzerine yazdığı risaleyi ciddiye almayıp bir kenara bırakacak olursak; osuruk iki türlüdür: Kokulu ve kokusuz. Her ne kadar kokusuz osuruğun, sessiz osuruk diye de tabir edilen sinsi bir türle geldiği söylense de; gayet sesli ve kokulu osuran bünyelere de rastlandığı olmuştur. Ama ve lakin, burada kendilerini ifşa etmek istemiyorum.

Osuruğun kendisi kadar, lafı bile, memleket dahilinde utanç verici ve ayıp olarak kabul edilir ve müstehzi gülüşlere vesile olur. Ne var ki kimse osuruğun bilimsel açıklamasını merak etmez. İşte o şaşırtıcı, şok edici, osurtucu açıklama şöyledir: Osuruk diye bilinen yellenme, bağırsakların aşağı kısımlarında oluşan gazların (nefes alma ve yeme-içme esnasında içeri kaçan hava ve sindirim sırasında besinlerin parçalanmasıyla bünyeye dahil olan gazlar), anal sfinkterin (büzgeç kaslar) istemli ya da istemsiz olarak rahatlaması sonucu rektum yolu ile dışarı atılmasıdır.

Osuruğu oluşturan gazlar (duruma göre) şöyledir:

* Nitrojen - 20% - 90%
* Hidrojen - 0% - 50%
* Karbon Dioksit - 10% - 30%
* Oksijen - 0% - 10%
* Metan - 0% - 10%


Yukarıda da görüldüğü üzere, osuruk yanıcı olmasına pek bir yanıcıdır. Ancak osuruğu doğalgaz olarak kabul edip tüm memleketi ısıtma projesi, ancak ve ancak gariban öğrenci evlerinde dönen geyiklerle sınırlı kalmaktadır. Zira fizibilite denilen bir kavram var! Herkesin götüne hortum sokup enerji depolamalarını ve evlerini böyle ısıtmalarını bekleyemezsiniz. Bundan dolayı doğalgazı, nasıl üretildiğini hiç sorgulamadan, Rusya'dan alıyoruz!

Ancak osurukla ilgili en önemli mesele, herkese kendi osuruğunun güzel kokmasıdır! Bu nasıl bir megalomani mekanizmasıdır ki bir başkasının osuruğundan kaçarken, kendi osuruğumuzdan keyif alırız? Aranızda, "Yok ağa, ben kendiminkinin kokusunu da sevmiyorum" diye eyyamik bir çıkışta bulunacak insan evladının olduğunu düşünmüyorum bile. Çünkü bu bilgi gerekli saha çalışmasının (odak grup) ardından ortaya çıkmıştır. Harbi olun, şu sözlüğün ciğerini yiyin sayın okuyucular! Korkmayın, utanmayın! Zira Don Juan'ın Öğretileri kitabında Carlos Casteneda'nın bize aktardığı üzere, adı geçen bilge Meksikalı şaman bile; "Osuran beden, yaşayan bedendir!" buyurmuşlardır.

Osuruk maddesi bir türlü bitmez. Bitse de yeniden gelir bizi bulur. Velhasıl-ı kelam, osuruktan tayyare selam söyle o yare vecizesinde de belirtildiği üzere, osuruk uçak olsaydı her iki adıma havaalanı yapmamız gerekirdi. Bu sebeple bu nahoş maddeyi, hoş bir anıyla bitirmek rahatlatıcı olacaktır. Hürmetler!

Anaokulundayken Ilgın adında bir kıza aşıktım, hep onunla vakit geçirir, onun etrafında dolanır dururdum. Öğretmenimizden, sınıftaki diğer çocuklara kadar herkes bu ilgi durumunu bilirdi. Sadece onlar değil, ailelerimiz de bundan haberdardı. Ancak bilmedikleri şuydu: Ilgın'ın osuruk kokusunu seviyordum! Hayatımda bir başkasının osuruğunu (kelimenin düz anlamıyla) sevdiğim ilk ve tek örnek budur. Sanırım Ilgın da bana karşı aynı hisleri besliyordu ki ben osurunca o da kaçmaz, gülerek etrafımda dolanır dururdu. Ancak bu muhteşem günler bir gün sokakta yürürken Ilgın'ın babasıyla karşımdan gelmesiyle bitti. O beni babasına tanıştırırken utancımdan başımı kaldırıp adama bakamamıştım bile. Ne diyebilirdim ki? "Şu altı yaşımdaki halimle kızınıza aşığım, ayrıca osuruğundan tiksinmiyorum -hatta hayranım!" Onun babasıyla karşılaşmak, aramızdaki anal uyuşmaya vurulan bir tür fallik darbeydi. Kastrasyon korkusu böyle bir şey işte; korkular aşkı alıp süpürüyor. Ilgın'la ilkokulda da aynı sınıfta okuduk ama ona karşı ilgim kalmamıştı. Babasıyla karşılaşmadığım başka bir kıza aşık oldum.

Yıllar sonra bir gün genç bir akademisyen adayı olarak, yine benim gibi genç meslekdaşlarımla öğle yemeğine inerken; "Gerçek aşk, bir başkasının osuruk kokusunu sevmektir" lafını bu yüzden ettim. Eğretilemeyi kavrayamayan arkadaşlarım yüzlerini buruşturarak, "Yine ne yumurtluyor bu salak?" ifadesiyle bana boş boş baktılar. "Herkese kendi osuruğu güzel kokar," dedim "hepimiz kendi kusurlarımızı meşrulaştırmak için tonlarca mazeret bulabilir, kolaylıkla kendimizi haklı çıkarabiliriz. Çünkü kendimizi böyle sevmek isteriz. Ancak böyle bir özdeşleşmeyle görmezden gelme becerisini bir başkası için sarf etmeyiz. Oysa bazen bir başkasının varlığı, tüm kusurları ve kötü yanlarıyla kabul edilebilir. Kimi zaman öteki bir varlığı değiştirmek istemeksizin, iyi kötü tüm özellikleriyle benimseyebiliriz; kendimize her daim geçtiğimiz kıyağı bir başka insana da geçebilmektir aşk! Evet, bu çok nadir olur ama olduğunda alınan esrik tadı düşünsenize, o özdeşleme takıntısının şu evrendeki yalnızlık hissini nasıl alıp götürebildiğini..." (Tamam, kelimesine kelimesine böyle söylemedim ama bu minvalde bir tiraddı!)

Evet, bir başka insanın osuruğundan hoşlanabilmenin gerekliliği ve güzelliği üzerine saatler -hatta günlerce- tartışıp kavga edebiliriz.

Ancak ben yine de yüzünüze her bakışımda, yaşantınızın herhangi bir döneminde bir başkasının osuruğunu sevip sevmediğinizi merak ediyorum... Sanırım merak etmeye de devam edeceğim.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

sevgili hiç ,osuruk konusuna, babamın müteveffa arkadaşı yılmaz amca'dan duyduğum bir sözle iştirak etmek isterim;
"tıs osuruk pis osuruk, dan osuruk can osuruk"

bir de başka bir konu olsaydı yorum yapmazdım sanırım ama osuruk gibi insan kimyasını en iyi temsil eden bir fizyolojik durumla ilgili olunca gördüğün üzere hemen iştirak ettim.:)))ben derimki bir de ,o altı yaşındaki osuruğu güzel kokan aşkını bul çünkü doğru koku doğru insan demektir:)

hiç dedi ki...

pek muhterem summaryofsoul,

yılmaz amca'ya biz de allah'tan rahmet diliyoruz, güzel özetlemiş.

öte yandan insan ancak 6 yaşında bir başkasıyla bu kadar özdeşleşebiliyor sanırım. hepimiz biliyoruz ki yaş ilerledikçe zorlaşıyor bu mesele :))

ayrıca konu osuruktan da olsa, yorum yapman sevindirdi beni.

Adsız dedi ki...

bi grup eski hümanist arkadaş oturduk dedik ki:
"tüm osuruklar güzeldir" :)

Bleu dedi ki...

Bu konuda konuştuğumuzu hatırlıyorum, hatta ben de katılmıştım söylediklerine "evet, evet" diyerekten ehü, hala da katılıyorum:) ne iyi olmuş yazıya dökmen.

Adsız dedi ki...

bu maddeyle bir ilgim olmadığını umarak, horlama konusunda bir yazı yazmamanızı diliyorum :P

Adsız dedi ki...

şu güzel bahar gününde şeker gibi bi başlık beklerdik sizden. eshefle kınıyoruz. eshef mi? abim olur kendisi:D -bayramın yavşaklık etkisi-