Tahterevalli


Farsça (Bir ihtimal). İsim

TDK’dan, noktasına virgülüne dokunmadan.

- İki ucuna birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı tahta veya metal araç, çöğüncek: "Küçükken tahterevalliye binmişsinizdir. İki ucundan biri inince öbürü kalkan bu nesne yalnız tahtadan olmaz."- N. Hikmet.


Şu ana kadar olan çalışmalarımızda ilk kez TDK'nın bir kelimenin kökenine dair açıklama yapamadığını görüyoruz pek sayın götütahterevallidedayereçarpmışzedeler!

Hakkı Devrim'e göre, tahterevalli kelimesinin Farsça taht-ı revan'dan (yürüyen taht) geldiği söylenmektedir. Ancak nu bizi yanıltmasın, zira naçizane bünyemizde bu kelimenin kökeninin taht-ı revalli olduğu hissi uyanabilir. Hikaye şöyledir: Bir İtalyan öyle ya da böyle (bu arada möble ne enteresan bir kelime değil mi!) Osmanlı sarayına gelir ve "Ahanda süper bir icadım var. Nah şu tahtayı tam ortasından şu demire koyuyorsunuz. İki ucunda da şehzadeler sallanıyor, kim kimi göt üstü oturtursa o padişah oluyor!" der. Saray erkanı da "Süper icat hacı! Bunun adı taht-ı revalli olsun sana da bundan sonra Revalli Paşa diyelim. Geç bakalım Donizetti Paşa'nın yanına!" diyerekten bu şahsı taltif etmişler, şerefsizin yüreğine su serpmişlerdir.

Aranızda, "Tahterevalli, sadece parklarda rastladığımız, iki ucuna iki veledin oturduğu bir eğlence aracıdır" diyecek kadar şuursuz insanlar var mıdır bilmiyorum, ama KYH olarak bizim yaptığımız araştırmaya göre tahterevalli bundan çok daha öte bir anlam taşıyor. Zira keşfimiz odur ki; tahterevallinin semiyotik analizi, onun gerçek işlevselliği hakkında ne sahih bilgiyi sunmaktadır. (Yeminle konu üzerinde çok çalıştık!)

Tam ortada dengeyi sağlayan bir metalin üstüne bindirilmiş bir kalasın iki ucuna oturan insanlar -bu işlemi cidden benimsemişlerse- gerçek karakterlerini, çatışmalarını, güvensizliklerini bu basit aygıt aracılığıyla, rahat bir rahatsızlık içinde açığa çıkarırlar. Şahsi tahterevalli deneyimleri, "Ulan, bu şerefsiz şimdi kalkarsa şak diye kıç üstü otururum, acaba ben mi önce kalksam?!" ile sınırlı olan insanların gündelik hayatlarında, korkularından dolayı götlük yapmaya eğilimli insanlar olduğu tespit edilmiştir. Zira başkalarına kazık atanların büyük kısmının (%86.4) hayattaki en büyük korkularının kazık yemek olması sizce de şahanemsi değil mi? Gelin görün ki tahterevallinin şüphe koltuğuna -bir kez olsun- oturmuş insandan hayır gelmez! Eti mekruh, ruhu metruk olur. Her karşılaştığı insana, "Ahanda ha kalktı kalkacak ve ben de o kıç acısını yine yaşayacağım!" diye bakar.

Tahterevalli, masum olmayan bir güven oyununun masum bir aracıdır: Kimi zaman sade ve dingin ilerleyen bir süreç vardır, kimi zamansa bombastik bir hezeyan fırtınasının yarattığı dalgalar... Neticede bu aygıt, iki kişi arasındaki ilişkinin, bize ta çocukluğumuzda bahşedilen, en temize ve net metaforudur!

İşin özü odur ki Revalli Paşa, rüyalarımıza gulyabani olarak girmeye yeltenmeden, en görünür ve ayık haliyle, bizi korkutmayı başarmıştır! Bu şahsiyet (şu dünya üzerinde bir nebze nefes almamış bir insan olarak) bize, toplumsal ilişkilerde diplomasinin önemini anlatmaya çalışmış ve bunu da taht-ı revalli metaforuyla becermiştir.

Peki bu korkudan muaf olmak mümkün değil midir? Böyle mi gider her daim, bu kaypak düzen? Bir ihtimal daha yok mudur?

Belki de vardır be hacı!

Hakikatliğini bilemeyiz ama bu yazıyı okumaya başlarken gördüğünüz resim, tahterevallideki yegane güzel ihtimaldir! "Tahterevallinin tam ortasına oturmakta ne eğlence olabilir ki?" diye soran olursa, KYH ailesinin ezici bir çoğunlukla (%92.1) "Bu eğlence anlayışınıza göre değişir" yanıtını verme konusunda uzlaştığını belirtmemiz gerekiyor.

Velhasıl-ı kelam siz muhteşem okuyucularımızı, Romen karikatürist Mihai Ignat'a 1999'da Aydın Doğan Karikatür Yarışması Birinciliğini kazandıran çalışma işe başbaşa bırakırken, bloga ilk kez bir resim almanın gururunu yaşıyoruz. (Teşekkürler Nes!)

Öte yanda da, hepinize, "Ne güzel abimizdin sen İlhan İrem" demeden de geçemiyoruz:

Tahterevallinin bir ucunda sen, bir ucunda ben
İkimizde şikayetçiyiz dengelerden
Ölgün bir ışık hep yanıp sönen
Bir fener sanki hep sularda ben
Tahterevallinin bir ucunda sen, bir ucunda ben
İkimizde şikayetçiyiz dengelerden
Baharlar bitti, çocuklar gitti
Aşağı yukarı kaç sene geçti
Baharlar bitti, çocuklar gitti
Aşağı yukarı kaç zaman geçti
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevallinin bir ucunda sen, bir ucunda ben
İkimizde şikayetçiyiz dengelerden
Başımda bulut, doymadan unut
Hangimiz ağır, hep yükselen ben
Sonsuz med-cezir, sevgimiz esir
Sen kumlardasın, uçup giden ben
Baharlar bitti, çocuklar gitti
Aşağı yukarı kaç sene geçti
Baharlar bitti, çocuklar gitti
Aşağı yukarı kaç zaman geçti
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli
Tahterevalli yali balli, tahterevalli yali balli

Hiç yorum yok: